Kira sözleşmelerinde kefilin sorumluluğu sınırsız olarak mı devam eder?
İlgili Kanun Maddeleri;
MADDE 583- Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
MADDE 598- Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de borcundan kurtulur. Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa, alacaklı için kefaletten doğan özel yararlar saklı kalır. Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir. Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir.
Yargıtay Kararları;
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E.2017/13632 K.2017/18443 T. 28.12.2017
Davalı kefilin kira sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığına dair uyuşmazlık yoktur. Ne var ki, sözleşmenin kefil sıfatıyla imzalanmış olması, doğrudan davalının kefil olarak sorumlu olması sonucunu doğurmaz. Kefaletin, Kanun’un aradığı şekil şartlarına uygun olması da zorunludur. 6098 Sayılı TBK ise 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. TBK’nun 583. Maddesinin birinci fıkrasına göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, davalı kefilin, kefilliğine dair kira sözleşmesi, 6098 Sayılı TBK’nun yürürlüğe girdiği gün imzalanmış olduğundan, kefaletin şekil şartları 6098 Sayılı TBK hükümlerine tabidir. Kira sözleşmesinde, kefilin sorumlu olduğu miktar, kefalet tarihi ve müteselsilen kefil olduğuna dair açıklamalar kefilin el yazısı ile belirtilmediğinden, yasal şekle uygun verilen bir kefillik söz konusu olmadığından, adı geçen davalının borçtan sorumlu tutulması mümkün değildir. Bu nedenle, kefil olan davalı … … hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E.2017/4089 K.2017/15907 T. 29.11.2017
Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 15.04.2014 tarihli olmakla, 6098 Sayılı TBK.nun yürürlüğe girmesinden sonra imzalanmıştır. Bu sebeple kefaletin şartlarının 6098 Sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. TBK.nun kefalet sözleşmesinde şekil şartını düzenleyen 583.maddesi “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmünü içermektedir. Taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihine dair el yazısı ile yazılmış bir ibare bulunmamaktadır. Bu durumda TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesi geçersiz olduğundan, mahkemece bu sebeple davalı kefil hakkındaki itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kefil yönünden de itirazın kaldırılmasına karar verilmesi doğru değildir.
Hukuki Görüş;
Kira sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihine dair el yazısı ile yazılmış bir ibare bulunmuyor ise TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesi geçersizdir.
Kefilin sorumlu olacağı limitin mutlaka kefilin el yazısı ile belirtilmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle kira sözleşmesinde kefilin sorumlu olacağı limit hiç belirtilmemişse ya da kefilin el yazısı ile değil de matbu olarak belirtilmiş ise bu kefalet hükümsüz olacaktır.
Diğer bir husus olarak madde hükmü uyarınca kefaletin tarihinin de kefilin el yazısı ile belirtilmesi gerekmektedir. Zira bu hususlar geçerlilik şartı olup kira sözleşmesinde bulunmaz ise kefalet geçersiz olacaktır.
Kefilin sorumluluğunun en fazla 10 (on) yıl sürdürülmesini, 10 (on) yıldan fazla süreli kefaletlerde ise bitiminden itibaren yeni bir kefalet verilmesini ya da mevcut kefaletin uzatılmasını öngörmüştür.
Kira sözleşmelerinin uzayan kira dönemlerinde de mevcut kefaletin geçerli olabilmesi için bu hususun sözleşmede açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Kefil, kiracının oturduğu süre boyunca kira sözleşmesinde kefil olacağını beyan etmiş ise yani kefilin iradesi, sadece bir yıllığına kefil olmaya yönelik değil ise sonraki yıllara ilişkin kira tutarı belirtilmemiş olsa bile ilk kira tutarı üzerinden kefil sorumlu olmalıdır. Ancak burada önemle belirtmek gerekir ki bu sorumluluk yukarıda bahsedildiği üzere en fazla 10 (on) yıl ile sınırlıdır.
Bir başka durumda ise kira sözleşmelerinde kefilin sorumlu olacağı azami miktar ve süre belirtilmektedir. (Örneğin; Kefil, 5 (beş) yıl süre ile ve en fazla 5.000.00.-TL ile sınırlıdır.) Belirtmek gerekir ki bu durumda, kira sözleşmesinin uzayan döneminde de kefilin sorumluluğunun devam etmesi için bunu hususunda açıkça kira sözleşmesinde düzenlenmesi gerekebilir. Şayet, belirli süreli kira sözleşmesi süresinin, kefalet süresinden daha kısa olması durumda uzayan dönemde kefilin sorumluluğuna gidebilmek için kira sözleşmesinde uzayan dönemde sorumluluğa ilişkin hüküm aranmazken; kefalet süresinin, belirli süreli kira sözleşmesi süresinden daha kısa ya da eşit olduğu durumlarda kira sözleşmesinin uzayan döneminde kefilin sorumlu olabilmesi için bu hususun mutlaka sözleşmede düzenlenmesi gerekmektedir. Çünkü ilk ihtimalde kira sözleşmesinin süresi uzamış olsa da kefalet süresi sınırları içerisinde kalabilecek iken; ikinci ihtimalde kira sözleşmenin uzaması durumunda kefalet süresi aşılacaktır. Bu nedenle ikinci ihtimalde, kira sözleşmesinde kefilin uzayan dönemde sorumlu olabilmesi için açıkça hüküm bulunmalıdır.